Kaygı bozukluğu; otizm spektrum bozukluğuna en fazla eşlik eden durumlardan biri olarak karşınıza çıkar. Normal gelişim gösteren çocukların bu yaşlarda geçirdiği anksiyete oranı %5 iken otizmli çocuklarda ise bu oran %84'e kadar çıkabilir. Anksiyete bozukluğunun otizmli bireyde bu kadar sık ortaya çıkması, tedavinin doğru yapılması gerektiği konusunda çok daha dikkatli olunması gerektiğini gösterir.
Yapılan araştırmalarda konuşma bozukluğu yaşayan çocukların anksiyete ve kaygı bozukluğu semptomlarının çok daha fazla ortaya çıktığı görülür. Konuşma bozukluğu denildiğinde ise ilk olarak seçici konuşma bozukluğu ve kekemelik durumu akla gelir. Dil ve konuşma bozukluklarının herhangi birine sahip olan bir çocuk ya da ergenin anksiyete oranı, kekemelik sorunu yaşayan bireyin anksiyete oranından çok daha yüksek olabilir. Bu noktada bozukluk ne kadar artarsa anksiyete oranı da o kadar artar.
Sosyal etkileşim bozukluğunun da otizmli bireylerde otizm ve anksiyete gibi, birbiri ile direkt olarak bağlantıda olduğu düşünülür. Ayrıca yüksek fonksiyonlu olan bir otizmli, sosyal etkileşim bozukluğuna sahip olduğunun çok farkındadır. Bu durum ise sosyal iletişim konusunda yaşadığı sıkıntıların farkında olmasından dolayı yaşadığı kaygı bozukluğunun çok daha fazla artmasına neden olur.
Otizmli bireyde kaygı bozukluğu durumunun üstünden gelirken ilaç tedavisinden faydalanabilir. Otizmli çocuklar için kullanılan ilaçların çok daha farklı olması son derece normaldir. Bu ilaçlar aynı anda öfke nöbetleri, uyku bozuklukları, obsesyon, hiperaktivite gibi konularda da rahatlama sağlar. Söz konusu olan ilaçların ne kadar dozda kullanılması gerektiği ise kişinin rahatsızlık seviyesine bağlı olarak değişiklik gösterir. Yan etkileri çok fazla olmasa bile, en fazla görülen etkinin kilo alımı olduğunu bilinir.
Otizmli bireyler, özellikle bir toplum içerisine girdiğinde karşısındaki kişiyle ilk sohbeti başlatma aşamasında çok büyük sıkıntı çekerler. Bu kişiler yalnızlığı seçme eğiliminde olduğu için bu normal bir durumdur. Ancak birçok otizmli bireyde aslında normal gelişim gösteren bireylerde iletişim kurma konusunda zorlandığı ve yalnızlığı tercih ettiğinin bilincindedir. Bu durum onları kaygı bozukluğu davranışlarını tetiklemesine ve daha kötü hissetmesine neden olur. Özellikle sosyal hayata adapte olmaya başladıkça, örnek vermek gerekirse okula başladıklarında ve bu sayede daha fazla kişiye iletişim içerisinde girmeleri gerektiğinde anksiyete sorunlarının daha fazla geliştiği gözlemlenir.
Eğer otizmli bir bireye anne ve babalık yaptıysanız; onun sosyal hayatın içerisinde yaşayacağı bu sorunlara karşı öncesinde hazırlıklı olmanızda fayda vardır. Bu belirtileri görmeye başladığınızda, ona nasıl davrandığınız konusunda çok daha bilinçli hareket etmek ancak bu sayede mümkün olabilir. Ortaya çıkma ihtimali olan anksiyete gibi sorunlarda belli oyunlar sayesinde çocuğun biraz rahatlamasını ve sosyal iletişim becerilerinin gelişmesine yardımcı olabilirsiniz.
Çoğu insan günlük hayatın içerisinden stres, hayal kırıklığı ya da kaygı gibi duygular hissedebilir. Stres ya da kaygının üzerinde çok az etkisi olacak kadar iyi şekilde baş etmeyi öğrenmiş insan sayısı çok azdır. Ancak otizmli bireylerde dâhil olmak üzere diğer insanlar için stres ve kaygı farklı derecelerde çeşitli sorunların ortaya çıkmasına neden olabilir.
Bir insanda kaygı yaratan durumlar, diğer insanda aynı hissi yaratmayabilir. Otizmli bireyler belli kural ya da sınırları, limitleri oluşturan bir etkinliği olmayan yapılandırılmamış zamanları zorlayıcı bulabilir. Bu kişiler için yapılandırılmamış zaman örnekleri şu şekilde sıralanabilir:
Otizmli bireylerde kaygı bozukluğuna neden olan akademik durumlar ise şu şekildedir:
Yaşanan duygusal sorunlar, günlük hayatın içerisinde hemen hemen her an ya da her yerde bir şekilde tetiklenebilir. Kişi o an kaygılı bir an yaşıyor olsun ya da olmasın, duyusal bütünleşme zorlukları kişinin kendini kontrol etme yeteneğini alt edebilir. Bu durumda kaygıya neden olabilecek duygusal durumlar şu şekilde sıralanabilir:
Sosyal durumlar otizmli bireyler için zaten yeterince zorlayıcıdır ve o bu kişiler o anda ya da yaklaşan olayın beklentisiyle bile kaygıyı artırabilir. Otizmli bireylerde kaygı bozukluğunun artmasına neden olabilecek sosyal durumlar şu şekilde sıralanabilir:
Otizmli çocuğun beden kontrolünü sürdürebildiği, dinleyebildiği ve çeşitli aktiviteleri tamamlayabileceği, sakin göründüğü bir okul gününde sonra eve giderek tipi rutinler de dâhil olmak üzere çok daha fazla beklentiye sahip olmak kaygı bozukluğunun artmasına neden olabilir. Bu rutinler şu şekilde olabilir:
Her insanın günlük hayatta ortaya çıkan, görünüş olarak güvenli ve zararsız olarak nitelendirdiği birçok durum vardır. Ancak bu durumlar otizm spektrum bozukluğu olan bir birey için son derece korkutucu olabilir ve kişiyi büyük bir panik ve kaygıya sürükleyebilir.
Otizmli bireyin kaygı yaşadığına dair diğer göstergeler arasında, kişinin çok yoğun şekilde kendini bilinçli ve aşırı yüklenmiş hissetmesi, TV şovlarındaki karakterler ya da ifadeler aracılığı ile konuşması; bir köşeye çekilip dizlerini göğsüne çekmesi, mırıldanması gibi belirtiler yer alır. Her kişinin yaşadığı kaygıya verdiği tepki en az kendisi kadar bireysel olabilir. Bu noktada önemli olan otizmli bireyin yaşadığı kaygı bozukluğu durumuyla nasıl baş etmesi gerektiğini öğrenmesidir.
Otizm spektrum bozukluğu; çocukluk çağında çok yaygın şekilde görülen nöro gelişimsel bir bozukluk olarak karşınıza çıkar. Otizmli bireyler genel olarak sosyal etkileşim kurma konusunda zorluk yaşarlar. Ayrıca tekrarlayıcı davranışlar sergiler ve sınırlı ilgi alanlarına sahiptirler. Bu belirtilere ek olarak birçok otizmli çocukta kaygı bozukluğu da görülür. Otizmli çocuklarda kaygı bozukluğunun yaşanması, genel olarak sosyal becerilerde zorluklar, değişen rutinlere karşı direnç ve tahmin edilmesi zor olan durumlarla baş etme güçlüğü gibi otizmle ilişkili özelliklerden kaynaklı gelişir.
Bu çocuklar çevresinde olup bitene uyum sağlama konusunda zorlanırken, çevresel uyaranlara karşı aşırı derece duyarlı olabilirler. Bu durum ise onları farklı kaygı belirtileri ile baş başa bırakabilir. Otizmli çocuklarda en yaygın görülen kaygı belirtileri arasında ise korku, endişe, sinirlilik, baş ağrısı, mide bulantısı, uyku sorunları ve davranışsal olarak değişiklikler vardır. Bahsi geçen bu belirtiler çocuğun günlük yaşam kalitesini olumsuz anlamda etkileyebilir ve sosyal, duygusal ve akademik gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir. Kaygı bozukluğu olan otizmli çocuklara destek sağlamanın en önemli yolu ise insanların sosyal ve duygusal becerilerini geliştirmek için özel olarak tasarlanan terapi programlarına katılmalarını sağlamaktır.
Bireyselleştirilmiş bir terapi ve eğitim planı; çocuğun kaygı düzeyini azaltarak bu durumla daha iyi şekilde baş etme stratejisini geliştirmesine yardımcı olabilir. Ayrıca otizmli çocukların kaygı düzeyini kontrol altına almak için stresi azaltan teknikler, derin nefes egzersizleri ve gevşeme teknikleri gibi pratik yöntemleri değerlendirmek mümkündür. Bu konuda eğitimciler ve aileler, çocuğun ihtiyaçlarına karşı duyarlı şekilde yaklaşarak ona destek sağlayabilir ve çocuğun kaygı düzeyini azaltmak için güvenli bir ortam oluşturabilirler.
Sonuç olarak otizmli çocuklarda kaygı bozukluğu çok yaygın şekilde yaşanan bir durumdur ve çocuğun genel yaşam kalitesini olumsuz anlamda etkileyebilir. Ancak erken tanı ve uygun bir destek programı sayesinde, bu çocukların kaygı düzeyini azaltmak ve daha sağlıklı bir yaşam sürmelerine yardımcı olmak mümkün olabilir. Özel eğitim programlarında kaliteye öncelik veren Meryem Yerli kalitesini yaşamak ve kişiye özel terapi seçeneklerinin sunduğu ayrıcalıklardan faydalanmak için hemen web sitemizi ziyaret edebilir ve alanında uzman ekibimizle irtibat kurabilirsiniz. Meryem Yerli; özel eğitimde güven ve huzur ortamında tedavinin tek adresi olmaya devam ediyor.